Düşündüm ki bu Türk oğlu, altı asırdan beri türlü rastlantıların kasırgaları önüne düşerek; bir boğuşma cihanının yaralarına, uçurumlarına, denizlerinde, çöllerinde yuvarlanmıştı, O koca tarihin bu hırpalanmış yolcusu, türlü afet ve musibet çukurlarında onur, şan ve şeref tepelerine tırmanmış; dizleri parçalanarak, tırnakları koparak, bu tırmanılan yerlerden bir kaza darbesi ile taşlara çarpıp çarpıp düşmüş; daima kalkarak yeni baştan dimdik durmağa çalışarak, tutunacak bir kaya parçası, yapışacak bir ağaç kütüğü aramıştı. Ve gülü diken olan o kızgın yemen çöllerinden Arnavutluk taşlarına ve acem ellerinden Girit sularına kadar altı asırdan beri kumlara, buzlara, denizlere kanını akıta akıta bereketli bir kaynağın o bitmez tükenmez kereminden her zaman taze bir kuvvet ile fışkıran; o al kanının çileli çizgileriyle şanla ve şerefle dolu o kahraman hikayesini yazmıştır.
10 Önemli: Düşündüm ki bu Türk oğlu, altı asırdan beri türlü rastlantıların kasırgaları önüne düşerek
10 Önemli:
Düşündüm ki bu Türk oğlu, altı asırdan beri türlü rastlantıların kasırgaları önüne düşerek; bir boğuşma cihanının yaralarına, uçurumlarına, denizlerinde, çöllerinde yuvarlanmıştı, O koca tarihin bu hırpalanmış yolcusu, türlü afet ve musibet çukurlarında onur, şan ve şeref tepelerine tırmanmış; dizleri parçalanarak, tırnakları koparak, bu tırmanılan yerlerden bir kaza darbesi ile taşlara çarpıp çarpıp düşmüş; daima kalkarak yeni baştan dimdik durmağa çalışarak, tutunacak bir kaya parçası, yapışacak bir ağaç kütüğü aramıştı. Ve gülü diken olan o kızgın yemen çöllerinden Arnavutluk taşlarına ve acem ellerinden Girit sularına kadar altı asırdan beri kumlara, buzlara, denizlere kanını akıta akıta bereketli bir kaynağın o bitmez tükenmez kereminden her zaman taze bir kuvvet ile fışkıran; o al kanının çileli çizgileriyle şanla ve şerefle dolu o kahraman hikayesini yazmıştır.
Düşündüm ki bu Türk oğlu, altı asırdan beri türlü rastlantıların kasırgaları önüne düşerek; bir boğuşma cihanının yaralarına, uçurumlarına, denizlerinde, çöllerinde yuvarlanmıştı, O koca tarihin bu hırpalanmış yolcusu, türlü afet ve musibet çukurlarında onur, şan ve şeref tepelerine tırmanmış; dizleri parçalanarak, tırnakları koparak, bu tırmanılan yerlerden bir kaza darbesi ile taşlara çarpıp çarpıp düşmüş; daima kalkarak yeni baştan dimdik durmağa çalışarak, tutunacak bir kaya parçası, yapışacak bir ağaç kütüğü aramıştı. Ve gülü diken olan o kızgın yemen çöllerinden Arnavutluk taşlarına ve acem ellerinden Girit sularına kadar altı asırdan beri kumlara, buzlara, denizlere kanını akıta akıta bereketli bir kaynağın o bitmez tükenmez kereminden her zaman taze bir kuvvet ile fışkıran; o al kanının çileli çizgileriyle şanla ve şerefle dolu o kahraman hikayesini yazmıştır.